Dini Sözlük

Hiç yorum yok

Vacip: Yapılması zanni delil ile sabit olan hükümlerdir. Farz kadar kesin olmamakla birlikte kuvvetli bir delil ile yapılması emredilen şeydir. (Bayram Namazları, Vitir Namazı, Kurban Kesmek gibi.)

Sünnet: Peygamber efendimizin (s.a.v) farz ve vacip olmayarak yaptığı ve bize emrettiği ibadetlerdir. (ezan ve kamet, teravih namazı, beş vakit namazda kılınan sünnetler gibi.)

Sünnetin sözlük anlamı, “yol, gidiş, tabiat, prensip, kanun” demektir. Terim anlamı ise, Peygamber Efendimizin (s.a.v) söz ve fiillerinin ve takrirlerinin tümü manasına gelir. Takrir, bir konuda sükût etmekle o işi reddetmemek demektir. Hadis-i Şerifler, âyetleri açıklarlar. Âyetlerde kısa ve öz olarak beyan edilen İlahî maksatları izah ederler. Kuranda yer almayan bir konuda ise hüküm ortaya koyarlar.
sünnet ikiye ayrılır: sünnet-i müekkede, sünnet-i gayrı müekkede

* Sünnet-i müekkede: Peygamber efendimizin(s.a.v) çok sık devam edip pek az terkettiği ibadetlerdir.(öğlenin farzından önce ve sonra kılınan sünnetler, sabah namazının farzından önce kılınan sünnetler gibi.)

* Sünnet-i gayrı müekkede: Peygamberimizin zaman zaman yapıp, zaman zaman bıraktığı ibadetlerdir. (ikindi ve yatsının ilk sünnetleri gibi.)

Farz: Allahü Teala'nın, yapılmasını âyet-i kerîme ile açıkca ve kesin olarak emrettiği şeylere farz denir. Farzları terketmek harâmdır. işlenmesinde sevap, özürsüz terkedilmesinde ise Allah'ın azabı vardır. İkiye ayrılır:

* Farz-ı Ayın : Her mükellefin kendisinin yapması gereken, bir başkasının yapmasıyla ödenmeyen farzdır. (Beş vakit namaz,zekat,oruç gibi.)

* Farz-ı Kifaye: Mükelleflerden bazılarının yapmasıyla, diğer müslümanlardan düşen farzdır.(cenaze namazı gibi)

Müstehab :  Buna, mendub, âdâb da denir. Sünnet-i gayr-i müekkede hükmündedir. Peygamber efendimizin ömründe bir iki kerre dahî olsa yaptıkları ve sevdikleri, beğendikleri hususlardır. Yeni doğan çocuğa yedinci gün isim koymak, erkek ve kız çocuğu için akika hayvanı kesmek, güzel giyinmek, güzel koku sürünmek müstehabtır. Bunları yapana çok sevâp verilir. İşlemeyene azâb olmaz. Şefâattan mahrûm kalmak da olmaz.

Mübah : Yapılması emir olunmayan ve yasak da edilmeyen şeylere mübah denir. Yanî günâh veya ta'at olduğu bildirilmemiş olan işlerdir. İyi niyetle işlenmesinde sevâb, kötü niyetle işlenmesinde azâb vardır. Uyumak, helâlinden çeşitli yemekler yemek, helâl olmak şartıyle türlü elbise giymek gibi işler, mübahtırlar. Bunlar, İslâmiyyete uymak, emirlere sarılmak niyetiyle yapılırsa sevâb olurlar. Sıhhatli olup, ibâdet yapmaya niyyet ederek, yemek içmek böyledir.


Mekruh : Allahü teâlânın ve Muhammed aleyhisselâmın, beğenmediği ve ibâdetlerin sevabını gideren şeylere mekrûh denir. Mekrûh iki çeşittir:

* Tahrimen mekrûh: Vâcibin terkidir. Harâma yakın olan mekrûhlardır. Bunları yapmak azâbı gerektirir. Güneş doğarken, tam tepede iken ve batarken namâz kılmak gibi. Bunları kasıtla işleyen âsî ve günahkâr olur. Cehennem azâbına lâyık olur. Namazda vâcibleri terk edenin, tahrimi mekrûhları işleyenin, o namazı iâde etmesi vâcibdir. Eğer sehv ile, unutarak işlerse, namaz içinde secde-i sehv yapar.

* Tenzîhen mekrûh: Mübah, ya'nî helâl olan işlerine yakın olan, yâhud, yapılmaması yapılmasından daha iyi olan işlerdir. Gayri müekked sünnetleri veya müstehabları yapmamak gibi.


Müfsid : Dînimizde, meşrû olan bir işi veya başlanmış olan bir ibâdeti bozan şeylerdir. Îmânı ve namazı, nikâhı ve haccı, zekâtı, alış ve satışı bozmak gibi. Meselâ, Allah'a ve kitaba sövmek îmânı bozar. Namazda, gülmek abdesti ve namazı bozar. Oruçlu iken bilerek yemek, içmek orucu bozar.



Hiç yorum yok :

Yorum Gönder